top of page

ARTICLES

MOUNT ARARAT / AĞRI DAĞI, Ağrı, Turkey 1956

MOUNT ARARAT / AĞRI DAĞI, Ağrı, Turkey 1957

Merih AkoÄŸul

Eczacıbaşı FotoÄŸraf Sanatçıları Dizisi

Eylül 2017

​

Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı

 

Bir daÄŸa bakarsınız. Görkemli bir daÄŸa uzun uzun bakarsınız. An gelir, daÄŸ silinir gözünüzün önünden. Bundan sonradır ki daÄŸ size arkasını gösterir. Bir daÄŸa bakmak, bir daÄŸ fotoÄŸrafına bakmakla aynı ÅŸey deÄŸildir. Gördüklerinizin gerçekliÄŸi bulunduÄŸunuz açıyla ilgilidir. Ama o uzun oturumun sonunda anlarsınız ki, aslında daÄŸ bir sebeptir bakmanız için.

 

Bakma eylemi sona ermiÅŸ, artık görmeye baÅŸlamışsınızdır. DaÄŸ aslında jeolojik bir yapı da olsa, birçok insanın tepelerine ulaÅŸmak istediÄŸi hedeftir aynı zamanda. ÇocukluÄŸunuzda dinlediÄŸiniz daÄŸ masalları, büyük daÄŸlara çetin tırmanışlar, dağın bir metafor olarak kullanıldığı metinler, içinde daÄŸ geçen kasabalar ve köyler geride kalmış; sadece size ait daÄŸ masalını yazmaya baÅŸlamışsınızdır.

​

DaÄŸ da tıpkı evrendeki tüm diÄŸer nesneler gibi, bakanların niyetlerine göre kendine ait yüzlerinden birini göstermeyi seçer. Oysa iç disiplinlerin ve ince ilimlerin öÄŸretilerinde, bakmak için görülmesi gereken bir nesnenin varlığının ÅŸart olmadığı inandırıcı bir dille söylenir. Hepimizin kendine ait bir dağı vardır. DaÄŸ özenilen, bakılan, arzu edilen, hedef gösterilen, saklanılan, yükseklerinde kaybolunan bir oluÅŸumdur ve hayatımızdaki yeri çok önemlidir. Hepimizin hayalinde yakınında olmayı düÅŸlediÄŸi bir daÄŸ vardır.

​

Ä°ÅŸte Yıldız Moran da, Türkiye fotoÄŸraf sanatının o görkemli dağıdır. OlaÄŸanüstü kadın duyarlılığıyla sanatını oluÅŸturmuÅŸ ve adı Anadolu olan o sihirli coÄŸrafyayı bizlere yeniden yorumlamıştır. Bu yüzden Yıldız Moran’ın fotoÄŸrafları, kazı yapmadan asla çıkaramayacağımız bir hazine deÄŸerindedir ve gelecek kuÅŸaklara yol gösterecek, içinde hala bugün bile çözmekte zorlandığımız bazı sırları barındırmaktadır.

​

GençliÄŸimde, 80’li yılların ilk yarısında fotoÄŸraflarıyla karşılaÅŸtığım Yıldız Moran’ın, gün gelip hayatımda böylesine önemli bir yer tutacağını asla bilemezdim. 1982 yılında henüz öÄŸrenciyken Ä°stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi FotoÄŸraf Enstitüsü’nün Onur Ödülleri’nin dağıtımı sırasında ilk kez yüz yüze geldiÄŸim Yıldız Moran, kısa bir süre içinde iÅŸlerine kattığı o olaÄŸanüstü duyarlılığı fark etmem nedeniyle vazgeçilmez fotoÄŸrafçılarımdan biri olacaktı.

​

Ülkemizin akademik eÄŸitim almış profesyonel ilk kadın fotoÄŸraf sanatçısı olan Yıldız Moran, insanlara ve yaÅŸama duyduÄŸu sevgiyi en samimi biçimde peliküle yansıtmış ve fotoÄŸraf tarihimizde unutulmayacak fotoÄŸraflara imza atmıştır. DoÄŸaya, yaÅŸama duyduÄŸu saygı, insanlara yaklaşımındaki içtenlik, evreni algılamaya yönelik o incelikli bakış ve tüm fotoÄŸraflarında görünmez bir katman olarak yer alan kadın duyarlılığı, onu fotoÄŸrafımızın en önemli deÄŸerlerinden biri yapmıştır.

​

2. Dünya Savaşı’nın yaralarını ancak saran Avrupa’da fotoÄŸraf olaÄŸanüstü bir hareketlilik içindedir. 1947 yılında ününü günümüzde bile sürdüren, dünyanın en önemli fotoÄŸraf ajansı Magnum Photos kurulmuÅŸ, 1955’te ise Edward Steichen’ın düzenlediÄŸi, dünyada 68 ülkeden 273 fotoÄŸrafçının seçilmiÅŸ 503 fotoÄŸrafından oluÅŸan “Ä°nsanlık Ailesi” sergisi New York’ta Modern Sanatlar Müzesi’nde açılmıştır. Bu çalışma, bugüne kadar yapılmış en geniÅŸ katılımlı sergiydi. Artık dünyada farklı bakış açılarının görülmesiyle, fotoÄŸrafın belgeden sanata doÄŸru alacağı rota belirmekteydi. (Bu arada, Yıldız Moran, 25 Temmuz 1958 tarihinde kendini ve sanatını anlatan bir mektubu Edward Steichen’a göndermiÅŸtir.)

 

​

Yıldız Moran

Bir Kadın, Bir FotoÄŸrafçı

​

Özellikle 2008’den sonra Yıldız Moran’ın arÅŸivindeki fotoÄŸraflar düzenli bir biçimde gün ışığına çıktığında, Moran’ın farklı bakışı ve onu diÄŸer fotoÄŸrafçılardan ayıran özellikleri de dikkat çekti. Gerçekten de Yıldız Moran, hiçbir yere bakmadan ve tüm ezberleri bozan bir bakışla fotoÄŸraf makinesini çektiÄŸi konulara yöneltmiÅŸti. Onu fotoÄŸraf tarihimizde biricik yapan da bu yönü oldu. Yıldız Moran, özelikle Anadolu fotoÄŸraflarında yaÅŸamla olan iliÅŸkisini büyük bir doÄŸallıkla yansıtmıştı.

​

Bazı fotoÄŸrafçılar, fotoÄŸraflarını çekerken tüm bilgi birikimlerini o karenin içine sığdırmaya çalışırlar. Ä°lk bakışta daha güçlü etki saÄŸlayıp öne çıkacak fotoÄŸraflar uÄŸruna, izleyiciye düÅŸüncelerini yansıtacakları yeterli serbest alanı bırakmadan kompozisyonlarını oluÅŸtururlar.

​

Evrenin doÄŸal akışı kendilerine yetmez, müdahalelerde bulunurlar. Nesnelerin yerlerini deÄŸiÅŸtirir, insanlara komutlar verirler, kompozisyonda en uç noktalara giderek fotoÄŸrafın daha görünür olmasını hedeflerler. Anın büyüsünü iletmek üzere deÄŸil, ustalığı göstermek için kurgulanmış olan bu fotoÄŸraflar, izleyici üzerinde hızlı bir etki yaptıktan sonra deÄŸerlerini daha çabuk yitirirler.

​

Oysa Yıldız Moran, adeta bedeninin bir uzantısı olan fotoÄŸraf makinesiyle, gözün bakış mantığını asla deÄŸiÅŸtirmeden usulca fotoÄŸraflarını çekmiÅŸtir. Bir Zen bilgesi gibi evrene ve üzerinde yer alan insanlara, kendi coÄŸrafyasının özelliklerini de ekleyerek rahat algılanır ve iddiasız fotoÄŸraflar sunmuÅŸtur. Gerçekleri saptırmadan, fotografik oyunlara gitmeden sadece anların üzerinden kompozisyonlarını oluÅŸturmuÅŸtur.

​

Onun fotoÄŸraflarını zaman içinde deÄŸerli kılan ve eskimesini engelleyen, konularına samimi yaklaşımı olmuÅŸtur. Sıradanmış gibi gözüken anlar, dikkatli bakıldığında yaÅŸama ve insana dair birçok farklı deÄŸeri içinde barındırmaktadır. Gerçekleri reddetmeyen iyi niyetli bir bakış, Moran’ın almış olduÄŸu akademik eÄŸitimin de etkisiyle fotoÄŸraflar üzerinden özgün bir estetiÄŸe ulaÅŸmıştır. Yıldız Moran’ı fotoÄŸraf tarihimiz içinde fotoÄŸrafçıdan, sanatçıya dönüÅŸtüren bu etken olmuÅŸtur.

​

Yıldız Moran’ın yalın ama bir o kadar da etkileyici fotoÄŸraflarını, Anadolu coÄŸrafyasında çekilen diÄŸer fotoÄŸraflardan ayıran ÅŸey, aynı zamanda Moran’ın sanatının ipuçlarını da bize vermektedir. Onun aldığı eÄŸitimin niteliÄŸi, iyi fotoÄŸrafın gerçekleÅŸmesi için gereken ekipmanları tanıması ve Ä°ngiltere’de karşı karşıya geldiÄŸi sanat yapıtları, onda bambaÅŸka bir fotoÄŸraf algısının geliÅŸmesine yol açmıştır. O günlerde, Moran’ın teknik bilgi ve deneyimini ülkemizdeki baÅŸka bir fotoÄŸrafçının edinmesi olanaksızdı.

​

Yıldız Moran, her ÅŸeyden önce genç bir kadındır. FotoÄŸraflara yaklaşımı erkek fotoÄŸrafçılardan elbette farklı olacaktır. FotoÄŸraf çekmeye gittiÄŸi her yerde ona elinde fotoÄŸraf makinesi olan bir kadın olarak bakacaklardır. FotoÄŸrafın dünyası, birçok sanat dalında olduÄŸu gibi erkeklerin egemenliÄŸi altındadır. Ama o makine, Moran’ı bir biçimde erkek fotoÄŸrafçılarla aynı safta tutacaktır.

​

FotoÄŸrafın erken döneminde Türkiye’de kadın fotoÄŸrafçı denildiÄŸinde, Yıldız Moran’ın yanında her biri kendi alanlarında baÅŸarılı iÅŸlere imza atan Semiha Es, Naciye Suman, Eleni Küreman ve Maryam Åžahinyan gibi fotoÄŸrafa büyük emeÄŸi geçmiÅŸ isimler de hatırlanır. Ama fotoÄŸraf sanatı söz konusu olduÄŸunda akla gelen gelen ilk ve tek isim Yıldız Moran’dır. DiÄŸer fotoÄŸrafçılar gibi, Türkiye’de bu meslekte kadın olmanın zorluklarını elbette Yıldız Moran da yaÅŸamıştır.

​

FotoÄŸraf makinesinin az bilindiÄŸi dönemlerde, ilk kez bir fotoÄŸraf makinesini gören insanlar ne yapacaklarını bilemezlerdi. Makine, insanların önce merak ve utanma duygularını ortaya çıkarırdı. Bir kısmı da makinenin iÅŸlevini anladıktan sonra ya poz verirler ya da makinenin bakış açısının dışında kalan kör bir alana kaçarlardı. Ama o dönemlerde en yoÄŸun yaÅŸanan duygu tedirginlikti.

​

Bu dönemlerde çekilen fotoÄŸraflara baktığımızda, genelde insanların, özelikle de çocukların ÅŸaÅŸkın bakışlarının genel havaya egemen olduÄŸunu görürüz.

​

O dönemlerde yollara çıkan fotoÄŸrafçıların en büyük zorluÄŸu, neden fotoÄŸraf çektiklerini karşılarındakilere anlatamamalarıdır. Ama gittiÄŸi her yerde insani enerjisini yansıtmasını bilen Yıldız Moran, önünden akıp geçen yaÅŸamın kendi bakış açısı üzerinden uygun anlarını bekleyerek deklanÅŸöre basmıştır. Bu akış içinde, çektiÄŸi kiÅŸilerin özel alanına girip onları tedirgin etmemiÅŸ, zamanın içinden kendine ait olduÄŸuna inandığı anları seçip, tarihe bırakmak üzere ödünç almıştır. Özellikle kadınlar ve çocuklar tarafından daha fazla ilgi ve kabul görmüÅŸtür.

​

Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarının en önemli özelliÄŸi iddiasız oluÅŸlarıdır. BaÅŸka fotoÄŸraflarla yarışmaz. Kendini sevdirmek için kur yapmaz. Bakışın rüzgarıyla harekete geçer ama tıpkı bir bayrak gibi gönderinden ayrılmaz. Sert bakışlarla incinebilir ama katı durmadığı için kırılmaz. Bir Yıldız Moran fotoÄŸrafını tam anlamıyla görüp hissedebilmek için ön koÅŸul iyi niyetli bir bakıştır.

​

Sevecen ve yaÅŸama umutla bakan bir genç kızın, kısa bir süre sonra fotoÄŸrafı bırakacak bir anne adayının, kurduÄŸu empati ile Anadolu insanını kendine has duyarlılığıyla anlamaya ve anlatmaya çalışan bir Türk kadının, içi sanatla dolu bir kadın fotoÄŸrafçının iÅŸleridir bu fotoÄŸraflar.

​

Yıldız Moran, fotoÄŸraflarıyla bakış açımızı deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, geçmiÅŸi ve geleceÄŸimizi farklı bir yol üzerinden yeniden düÅŸünmemizi saÄŸlamıştır.

 

​

Yıldız Moran’ın FotoÄŸraf Serüveni

 

EVRENSEL BALLAD

​

Bir öykümüz olsa, duyan öyküsü sansa..

Öykümüz böylece dallanıp-budaklansa..

Bir sevi’den, bir övü’den, o bizim öykümüzden

Giderek buluÅŸan eller evreni sarsa..

Öykümüz de büyür büyüklüÄŸümüzden;

Herkes sevi’sinde evreni kucaklarsa.

​

Özdemir Asaf

 

Aslında Yıldız Moran’ın üzerine konuÅŸtuÄŸumuz süreç, onun aktif olarak fotoÄŸrafçılık yaptığı 1950-1962 yıllarını kapsayan dönemdir. Hayat hikayesine kısaca bakacak olursak; 1932 doÄŸumlu Yıldız Moran, Nemide Moran ile A.Vahid Moran’ın üç çocuÄŸunun en küçüÄŸü, Moran Lisesi’nin kurucusu, eÄŸitimci Ä°nci Moran ve Tosun Moran’ın kardeÅŸidir. Sanatın içinde büyüyen Moran’ın teyzesi edebiyatçı Müfide Ferit Tek, dayısı ünlü sanat tarihçisi Ord. Prof. Dr. Mazhar Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu’dur.

​

Genelkurmay Ä°stihbarat Daire BaÅŸkanlığı görevinde bulunan A.Vahid Moran, binbaşı rütbesiyle emekli olduktan sonra yurtdışında edindiÄŸi dil üzerine birikimlerini sözlükler hazırlayarak yaÅŸama geçirmiÅŸ ve ülkemizin ilk dönem en iyi kaynaklarından biri olan -bizim kuÅŸağın Adam Yayıncılık’tan bildiÄŸi -1985 yılında 3. baskısı yapılan- “Büyük Türkçe-Ä°ngilizce Sözlük”ü gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Aslında bu sözlüÄŸün ilk baskısı, 1945 yılında Milli EÄŸitim Bakanlığı tarafından basılmıştır; A.Vahid Moran’ın Ä°ngilizce-Türkçe Sözlük’ü ise, henüz yazı devrimi yapılmadan, latin harfleri ile 1924 yılında, [Constantinople]: Fratelli Haim Müessesesi’nden çıkmıştır.

​

Ama daha da önemlisi, A.Vahid Moran, bir fotoÄŸraf tutkunudur ve amatör olarak fotoÄŸrafla ilgilenmiÅŸtir. Aile arÅŸivinde eÅŸinin ve çocuklarının da içinde bulunduÄŸu özenle çekilmiÅŸ fotoÄŸrafları bulunmaktadır. Yıldız Moran’ın fotoÄŸrafla ilgili ilk izlenimleri belli ki babasının ona mirasıdır. Yıldız Moran lise son sınıfta okurken bir dersten kaldığında, fikir almak için danıştığı dayısı ünlü tarihçi Mazhar Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu ona fotoÄŸraf eÄŸitimi alması için Ä°ngiltere’nin yolunu göstermiÅŸtir. Yıl 1950’dir ve 18 yaşında olan Yıldız Moran yeni bir ülkede, hiç bilmediÄŸi bir hayata baÅŸlamak üzeredir. Bu öneri, aynı zamanda onun fotoÄŸraf serüveninin de baÅŸlangıcıdır.

​

Moran, 1950-1952 yılları arasında yolculuÄŸunun ilk durağı olarak Londra’ya gidip önce kız öÄŸrencilere meslek kazandırmaya yönelik teknik eÄŸitim veren Bloomsbury Technical College’da baÅŸlangıcı yapmış, bu okulda bir yıl kaldıktan sonra, fotoÄŸrafın sanatsal ve kuramsal eÄŸitimine daha fazla önem veren Ealing Technical College’de eÄŸitimine devam etmiÅŸtir. FotoÄŸrafın bir sanat olduÄŸunu ve daha da önemlisi bu konuda kendisinin de önemli iÅŸlere imza atabileceÄŸini o günlerden anlamıştır. Ama, daha alacağı uzun bir yol ve çekeceÄŸi çok fotoÄŸraf vardı.

​

Yıldız Moran, bu düÅŸüncelerin ışığında Avrupa ÅŸehirlerine, Portekiz, Ä°spanya ve Ä°talya’ya giderek fotoÄŸraflar çekti. 1953 yılında fotoÄŸrafın daha fazla mutfağında olmak amacıyla The Old Vic Tiyatrosu’nun fotoÄŸrafçısı ve fotoÄŸraf dünyasının tanınmış isimlerinden John Vickers’a asistanlık yaptı. Böylece bir yandan ışık bilgisini ilerletirken, diÄŸer yandan da portre fotoÄŸrafçılığının inceliklerini öÄŸrendi. Moran, Vickers ile çalışırken dönemin ünlü oyuncularının çekimlerine tanık oldu ve burada büyük deneyim kazandı. Bu deneyimlerini bireysel olarak profesyonel alana da aktaran Yıldız Moran, sanatçı portreleri ve tiyatroların ihtiyacı olan lobi fotoÄŸraflarını da çekerek Londra’da geçimini saÄŸladı.

​

Yıldız Moran ilk sergisini 1953 yılında Cambridge Trinity College’da açtı ve büyük ilgi gördü. Bu sergide yer alan 25 adet fotoÄŸrafın tümü açılış günü satılmıştır. Ve Moran seçtiÄŸi tarzın ve fotoÄŸrafa yaklaşımının doÄŸruluÄŸunu böylelikle sınamıştır. Ä°ki yıl içinde Ä°ngiltere’de toplam altı sergi açan Yıldız Moran, genç bir yetenek olarak fotoÄŸraf çevrelerinden hatırı sayılır bir ilgi görmüÅŸ, bu sergilerde de fotoÄŸrafları izleyiciler tarafından satın alınmıştır. Artık, dünyayı kavramak ve kapılarını açmak için fotoÄŸraf gibi sihirli bir anahtarı elinde tuttuÄŸunun farkındadır.

​

Bu arada yavaÅŸ yavaÅŸ Türkiye’ye dönme vakti gelmiÅŸtir. Moran iki ayrı okuldaki eÄŸitiminin ardından stajını ve asistanlığını yapmış, sergilerini açmış ve hayatının dört önemli yılını Ä°ngiltere’de geçirmiÅŸtir.

​

Artık, aldığı bilgiyi kendi ülkesine taşıyacak ve fotoÄŸraf sanatında misyonunu yerine getirecektir. Yıl 1954’tür. Serüveninin başında olduÄŸu gibi yine onu Ä°stanbul’da karşılayıp yeni bir rota sunacak olan kiÅŸi sevgili dayısı Mazhar Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu’dur. Anadolu yolculukları Yıldız Moran’a yepyeni bir tecrübe kazandıracak, Ä°pÅŸiroÄŸlu’nun yaptığı kitabın fotoÄŸrafları için uzun yolculuklara çıkılacak ve bu geziler, Yıldız Moran’ın fotoÄŸrafçılık yaÅŸamında farklı algı kapılarını açacaktır. Ama onu bir de sürpriz beklemektedir.

 

BAÄžLI

​

Beni öyle bir yalana inandır ki,

Ömrümce sürsün doÄŸruluÄŸu.

​

Özdemir Asaf

 

Ä°nsan kendine nasıl bir plan çizerse çizsin, hayat sürprizlerle doludur ve yeryüzünde aÅŸk diye bir gerçeklik vardır. Moran, Ä°stanbul peysajlarını ve Anadolu’da çektiÄŸi fotoÄŸraflarını kartpostal olarak bastıracağı iyi bir matbaa ararken, yolu ülkenin en tanınmış ÅŸairlerinden Özdemir Asaf’ın matbaasına düÅŸer. Yıldız Moran’ın bu unutulmaz anı akıl defterine yazdığı nota göre, takvimler 4 Kasım 1954, saat 11.00’i göstermektedir. YaÅŸanacak büyük bir aÅŸkın, sevgi dolu bir evliliÄŸin ve dünyaya gelecek üç çocuÄŸun da baÅŸlangıç noktasıdır bu buluÅŸma. Ülkenin en ünlü ÅŸairiyle, ileride fotoÄŸrafta gerçek bir efsane olacak Yıldız Moran’ın yıldızının ilk kesiÅŸtiÄŸi zamandır. Bundan sonra, Moran, içine düÅŸtüÄŸü aÅŸkın enerjisiyle daha yoÄŸun bir yaratım sürecine girecektir.

​

Yıldız Moran’ın 1955 yılında Adalet Cimcoz’un Maya Sanat Galerisi’nin üst katında açtığı stüdyo, ünlü simaların uÄŸrak yeri olmuÅŸtu. BeyoÄŸlu Kallavi Sokak 20 numaradaki bu mekanda portrenin yanı sıra ürün fotoÄŸrafları da çekti. Bu yıllar Moran’ın aynı zamanda fotoÄŸraflarını sanatseverlerle buluÅŸturduÄŸu yıllardır.

​

MesleÄŸi fotoÄŸrafçılık olan, Ä°stanbul ve Ankara’da açtığı sergilerle Türkiye’de iyice tanınmaya baÅŸlayan Moran bir yandan da geçimini profesyonel olarak fotoÄŸrafla saÄŸlamak zorundadır. Stüdyosu giderek tanınmaktadır. Ama o yıllarda fotoÄŸrafın sınırlı kullanım alanları vardır ve ilgi de yeterli deÄŸildir. Ä°ngiltere’de fotoÄŸrafın tekniÄŸini  de iyi öÄŸrenmiÅŸtir; 6x6cm Rolleiflex ile çektiÄŸi filmlerin tüm karanlık oda iÅŸlerini kendisi gerçekleÅŸtirmektedir. Yıldız Moran, yaÅŸamını sürdürebilmek için portre fotoÄŸrafları çekmek ve arÅŸivindeki manzara fotoÄŸraflarını da profesyonel anlamda gelire dönüÅŸtürmek zorundadır.

​

Yıldız Moran’ın portreleri, içinde bulunduÄŸu sanat çevresinin farklı alanlarda baÅŸarılarını kanıtlamış, toplum tarafından bilinen ünlü sanatçıların fotoÄŸraflarından oluÅŸmaktaydı. Bir yandan bu sanatçıların portre fotoÄŸraflarına olan gereksinimleri, diÄŸer yandan da Yıldız Moran’ın fotografik ustalığını tarihe kalacak portrelerle birleÅŸtirmek istemesi, unutulmayacak iÅŸlerin doÄŸmasına neden olacaktı. Yıldız Moran, eÄŸitim tecrübelerini stüdyoda baÅŸarıyla kullanmış ve sanatçılar tarafından tercih edilen bir fotoÄŸrafçı olmuÅŸtu.

​

Ve hikayenin sonunda, Yıldız Moran iki aÅŸkı arasında bir seçim yapar, 1963’te henüz fotoÄŸraf hayatının 12. yılındayken Özdemir Asaf ile evlenir ve fotoÄŸrafı bırakır. Artık hayatını adadığı üç çocuÄŸu Gün, Olgun ve Etkin vardır. FotoÄŸrafın yerine çevirmenlik, editörlük, sözlük yazarlığı gibi iÅŸleri koyacak, çalışmalarını yazınsal alanda sürdürecektir. Ama fotoÄŸrafı bu kadar erken bırakmasına raÄŸmen, Yıldız Moran’ın çektiÄŸi bu fotoÄŸraflar zaman içinde daha deÄŸerlenecek, sadece ülkemizde deÄŸil, dünyada da büyük ilgi görecektir.

 

​

Ä°ngiltere’de Olmak

 

Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarında, Ä°ngiliz fotoÄŸrafının bazı belirgin özelliklerini görebiliriz. Konularına hep özenle yaklaÅŸmış ve çerçevenin içinde yer alan insanı, ortamıyla birlikte baÅŸarıyla yansıtmıştır. Nesneleri mekana sıkıştırmamış, insanları baskı altına almamış aynı zamanda da fotoÄŸrafa bakan izleyiciye duygu ve düÅŸüncelerini yerleÅŸtirebileceÄŸi bir nefes alanı bırakmıştır. Etkileyici fotoÄŸraflarını çarpıcı kompozisyonlarda deÄŸil, deklanÅŸöre bastığı, kelimelere sığdırılması olanaksız ara anlarda yakalamıştır.

​

Ä°ngiliz sanatı, yalnızca fotoÄŸrafta deÄŸil resim ve edebiyat gibi önemli sanatçıların yetiÅŸtiÄŸi dallarda da kendi geleneÄŸini korur. Viktorya döneminin resimselliÄŸi, 19. yüzyılda fotoÄŸrafın bulunuÅŸuyla farklı bir yapı kazanmıştır. Resim sanatında, pozun yanında fotografik anlar da devreye girmeye baÅŸlamıştır. Edebiyat yapıtlarının ÅŸiirselliÄŸinden ve mitolojinin yüksek deÄŸerlerinden ilham alan fotoÄŸrafçılar, buna resim sanatına ait görsel alışkanlıkları da ekleyip yepyeni bir anlatım dili oluÅŸturmuÅŸtur.

​

Bir fotoÄŸrafın görünür olması için ışığın varlığı kadar, teknik bilgi, beceri ve ekipmana da gereksinim var- dır. Fizik, kimya ve optiÄŸi bilmeyen birinin baÅŸarılı fotoÄŸraflar oluÅŸturması imkansızdır. Negatif-pozitif tekniÄŸinin William Henry Fox Talbot tarafından Ä°ngiltere’de bulunmasıyla, fotoÄŸraf çoÄŸaltılan bir nesne olur. BaÅŸlangıçta en az bir resim kadar pahalı olan fotoÄŸraf ucuzlayarak, tüm dünyadaki dolaşımına baÅŸlar. Böylece insanlar bilmedikleri coÄŸrafyalardan, gidemedikleri yerlerden fotoÄŸraf aracılığıyla bilgi sahibi olurlar. Dünya, fotoÄŸraf aracılığıyla giderek küçülmektedir. Artık resmin tahtını sallayan, ileride belge üzerinden sanata dönüÅŸecek, tıpkı sihir gibi bir buluÅŸ vardır ve bunun adı fotoÄŸraftır.

​

Büyük Britanya’nın yetiÅŸtirdiÄŸi dünyanın ilk en önemli kadın fotoÄŸrafçısı olan Julia Margaret Cameron fotoÄŸraflarına farklı mitolojiler üzerinden kattığı estetik ve fotoÄŸrafta poz geleneÄŸini yeniden kurgulamasıyla gerçek anlamda bir öncü olmuÅŸtur. Onun fotoÄŸrafı, bugünün portre geleneÄŸinin ilk izlerini taşımaktadır.

​

Cameron, büyük portre geleneÄŸinin fotoÄŸraftaki örneklerini, komün halinde yaÅŸadıkları dostlarının, açık havada çektiÄŸi fotoÄŸraflarıyla vermiÅŸtir. Yıldız Moran’ın stüdyoda çektiÄŸi portreler de tıpkı Julia Margaret Cameron’da olduÄŸu gibi, onun yakın çevresindeki sanatçı dostlarının portreleridir.

​

Yıldız Moran’ın Anadolu fotoÄŸraflarına yakından baktığımızda, onun fotoÄŸraf görüÅŸünün Büyük Britan- ya’da yıllar içinde oluÅŸan ana akım ile benzerlikler taşıdığını görürüz. DoÄŸa bir yandan kopyalanırken, bir yandan da doÄŸru oranlarda stilize edilmektedir. Konular her zaman fotoÄŸrafın içinde yer alan ya da yakınında bulunan insanlardan izler taşır. Hüküm vermez bu fotoÄŸraflar, akış ve anların doÄŸallığını sonuna kadar korur ve kendi dönemlerinin özelliklerini üzerlerinde taşırlar. FotoÄŸrafların oluÅŸumunda siyah beyaz tonlar kadar grilerin varlığı da önemli yer tutar.

​

Yıldız Moran, Ä°ngiltere’de, Avrupa’da ya da Anadolu’nun uzak bir köÅŸesinde, ne zaman ve nerede fotoÄŸraf çekerse çeksin, ülkesinin sahip olduÄŸu fotoÄŸraf geleneÄŸini, aldığı Batı fotoÄŸraf eÄŸitimiyle baÅŸarıyla birleÅŸtirmiÅŸ; kendine özgü duyarlılığı ve bakış açısıyla yepyeni bir senteze ulaÅŸmıştır. Ama her ÅŸeyden önemlisi, bir yapıtı ileriye aynı kuvvette taşıyacak olan önsezi, Yıldız Moran’ın her fotoÄŸrafçıda bulunmayan en önemli özelliÄŸiydi. Anların geçici etkisinde kalmayan Moran, sıradan olanı deÄŸil, sıradanmış gibi görünen anları fotoÄŸrafa dönüÅŸtürerek kendi estetiÄŸini oluÅŸturmuÅŸtur. Bu eÄŸitim döneminden sonra, ülkesinin toprakları, onun bilgilerini sınayacağı yepyeni bir plato olacaktı.

​

360 DERECE

​

Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,

Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben..

Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,

Kimseye sezdirmeden.

​

Özdemir Asaf

 

​

Görünmez Sorular; Hayata Verilen Yanıtlar:

​

“Ressam olmak isterdim. Kolejin son sınıfındayken bir gün dayımda çay içiyorduk. Bana “FotoÄŸraf çeksene sen Yıldız” dedi. Bunu her dayı yeÄŸenine söyleyebilir. Ama tabii bu dayı M. Åževket Ä°pÅŸiroÄŸlu olursa iÅŸ deÄŸiÅŸiyor. Sen misin bunu söyleyen. Atladım Ä°ngiltere’ye. HaberleÅŸtiÄŸim okulu buldum. Müdire hanım “Eyvah!” dedi. “Ne olacak ÅŸimdi” Ben tamam dedim. Muhakkak kâğıtlarda bir noksanlık oldu. Dön bakalım Yıldız Ä°stanbul’a. MeÄŸerse neymiÅŸ biliyor musunuz? Benim gibi genç ve yabancı bir kızı Londra yutarmış. 1951 yılıydı bu olayların olduÄŸu zaman. Tam bir yıl orada fotoÄŸrafçılık sanatının alfabesini öÄŸrendim.” (1)

​

Yıldız Moran büyük bir istekle gittiÄŸi Ä°ngiltere’de fotoÄŸrafın yeni ufuklarını görmüÅŸ, tüm fotoÄŸraf yaÅŸamı içinde kullanacağı bilgi ve görgüyü edinmiÅŸ, aynı zamanda da yeni bir ülkede yaÅŸamanın heyecanını tatmıştı. Londra’ya Ä°ngilizceyi çok iyi bilerek gittiÄŸi içi hiçbir iletiÅŸim sorunu da yaÅŸamamıştı. Farklı ülke deneyimi, Yıldız Moran’ın sanatının oluÅŸmasında önemli bir baÅŸlangıç oluÅŸturmuÅŸ ve baÅŸarılı ilk dönem fotoÄŸraflarının çıkmasını saÄŸlamıştır.

​

“Sonra ünlü fotoÄŸrafçı Baron’un asistanlarının yanında çalıştım. Ä°ki yıl kadar sürdü bu da. Gerçekten bana çok yararlı oldular. John Vickers Londra’nın çok ünlü portre fotoÄŸrafçılarındandır. Bana “Artık senin iÅŸin kalmadı burada, öÄŸreneceÄŸini öÄŸrendin. Git kendi başına çalış.” diye öÄŸüt verdi. DediÄŸini yaptım. Ä°spanya, Portekiz, Ä°talya ve Kuzey Afrika’yı gezdim. Sergimde hep bu yabancı ülkelerdeki çalışmalar gösteriliyor. Gülersiniz belki ama bir Rolleiflex ile çalışıyorum. Bu makine yüzünden John Vickers ile bir tartışmamız vardır. Kesin olarak, bununla profesyonel olunamaz diyordu. ÖÄŸünmek için söylemiyorum. Ona birkaç çalışma gösterdim. Yenilmeyi kabul etti.” (2)

​

O günlerde 6x6cm formatında olan ve 12 kare film çeken bu Rolleiflex makine, büyük formatta yani plan film fotoÄŸraf çeken fotoÄŸrafçılar tarafından küçümseniyordu. 36 kare fotoÄŸraf çeken 35 mm (24x36mm) makineler ise basın fotoÄŸrafçılarının ellerinde yeni yeni görülmeye baÅŸlamıştı. Yıldız Moran, Rolleiflex makinesini çekmek istediÄŸi konuları daha seri çalışabilmek için edinmiÅŸti. Makine kare çekse de, Moran fotoÄŸraflarının önemli bir kısmını kadrajlamayı tercih ederdi. Ama yine de Moran’ın en çok sevdiÄŸi fotoÄŸrafçı, portre fotoÄŸrafının büyük ustası Mardin doÄŸumlu, Ermeni asıllı Kanadalı fotoÄŸrafçı Yousuf Karsh’tı.

​

“Renkli fotoÄŸraf sevmiyorum... Sinema ile de uÄŸraÅŸmak istiyorum… Yani kamera operatörlüÄŸü… Zaten ana prensipler aynı.” (3)

​

Yıldız Moran, fotoÄŸraflarında daima siyah beyazı yeÄŸliyor. Gözün gördüÄŸü renkli dünyanın dışında, sadece fotoÄŸrafın anlatabildiÄŸi bir dünya, Moran’ı büyülüyor; ona göre siyah beyazın tonları, nesneler arasındaki katmanı ortaya çıkarıyor. Sonra da baÅŸlıyor ışığın ve gölgenin dansı. FotoÄŸraf siyah beyaz icat edildiÄŸi için, renkli teknoloji çok ileriye gitmiÅŸ de olsa, günümüzde birçok fotoÄŸrafçı anlatımlarında hala siyah beyazı tercih etmektedir. Bir de o yıllarda, renkli malzemeye ulaÅŸmak ve bunu baÅŸarıyla kullanmak neredeyse olanaksızdır.

​

Sinema ise baÅŸka bir ifade alanı. Akan görüntü daima Yıldız Moran’ın ilgisini çekmiÅŸtir. Çünkü adına yaÅŸam dediÄŸimiz sürecin içinden bir an seçildiÄŸinde, geriye kalan anlar yok olup gitmektedir. Moran’ın tüm bu sürece ve çekilen fotoÄŸrafların ardında kalan görüntülere karşı aşırı hassasiyeti vardı. Yani yakaladığı kareler kadar, kaçıp giden anların üzerine de sıklıkla düÅŸünüyordu.

​

Aslında bu ruh hali, fotoÄŸrafçıların en büyük trajedisini oluÅŸturur. Bir fotoÄŸrafa bakarak yapılan deÄŸerlendirme, fotoÄŸrafçının dokunmadan zamanın akışına bıraktığı diÄŸer fotoÄŸraflara yakılan bir ağıttır. Moran, cesaret gerektiren bu sorgulamayı kendinde yapar. Onun fotoÄŸraflarında yalnızca ÅŸiirsellik deÄŸil, dikkatlice bakıldığında bir melodinin varlığı da fark edilir.

​

“FotoÄŸraf san’atında bir teknik var. Mesela bu tekniÄŸi fotoÄŸrafçılık teÅŸkil ediyor. Bunlar o kadar mükemmel olmalıdır ki, bu konuda çalışan insanın bir parçası haline gelebilsin. Bütün bunların en basit, en tesirli ve ÅŸahsi bir formül içinde kullanılması lazımdır. EÄŸer bu kiÅŸi san’atkarsa, o zaman esas mesele tekniÄŸin dışında kalır. Teknik sadece bir vasıtadır. Herhangi bir san’atkar, insanların günlük meÅŸguliyetleri ve kaygıları içinde fark edemediÄŸi, günlük hayatın bir parçası olan, bazı güzellik ve gerçekleri tekniÄŸini vasıta edip, diÄŸer insanlar tarafından da görülebilecek bir hale getirebilmelidir. Mesela, elma yiyen bir çocuk resmini çekersiniz, bu resim elma yiyen bütün çocukların sembolü olur. Ä°ÅŸte o zaman bu eser, muvaffak olmuÅŸ bir eserdir. Ä°çindeki mana yeterli deÄŸilse, ışık ve kompozisyon ne kadar mükemmel olsa çekmem. Mühim bir ÅŸey anlatmak için ışık ve kompozisyonu yardımcı alarak kullanırım.” (4)

​

Teknik ve sanat, fotoÄŸrafçılığın iki önemli alanıdır. Çekilecek fotoÄŸrafın türü ve fotoÄŸrafçının yaklaşımına baÄŸlı olarak bu deÄŸerler farklı oranlarda fotoÄŸraf üzerinde uygulanır. Elbette, bir de gerçeÄŸe olan baÄŸlılığı nedeniyle fotoÄŸrafın üzerinde taşıdığı bir mesaj vardır. Bu mesaj fotoÄŸrafın anlamını oluÅŸturur ve onsuz bir fotoÄŸraf düÅŸünülemez. Sonuçta, ışık ve kompozisyon konu ile doÄŸru oranlarda birleÅŸtiÄŸinde ve insancıl bir enerji fotoÄŸraf üzerinden akmaya baÅŸladığında bir Yıldız Moran fotoÄŸrafının vakti gelmiÅŸ demektir.

​

“24 saat düÅŸünülen, yaÅŸanılan, ikinci plana atılamayacak bir konudur fotoÄŸrafçılık. Ä°nsana, hayata özgün, bir aÅŸamanın bir yerini kavramsal olarak dolu, yoÄŸun, ağırlıklı olarak verebilen kiÅŸidir fotoÄŸrafçı. Birden 24 saatimi bu konuya mı vereceÄŸim, yoksa daha önemli konular var mı benim için diye düÅŸündüm. Daha önemli ÅŸeyler olduÄŸuna karar verdim ve 12 yıl sonra bıraktım bu iÅŸi. EvliliÄŸim ve çocuklar. Özdemir Asaf gibi bir baba bulmuÅŸsa bir insan baÅŸka ne yapabilir. Dört yıl içinde üç çocuk sahibi oldum ve artık tüm 24 saatlerimi çocuklarıma adadım.”

​

“Küçük heyecanlar sanat olamaz. Büyük heyecan duyulmalı. Bu bir gerçek. Belgeleyici, röportaj fotoÄŸrafı ise konu, söylenen söz geçerli olabilir. Röportaj yapmak için objektif bir görüÅŸten, olayın niteliÄŸine iliÅŸkin bir yargıya varmak lazım.”

 

“Meslekte kadın olmanın zorluklarına gelirsek: Pratik zorluklar. Yük taşıyacaksınız, hamallık edeceksiniz. Ama yükünüzü asgariye indirmek elinizde. Zorluklar oldu ama benim dışımda ÅŸeylerdi. Anadolu’da dolaşırken garip karşılanıyordum. Ama kadınların fotoÄŸraflarını çekerken de kadın olmam büyük bir avantajdı. Hep izin alarak çektim fotoÄŸrafları. Sözlü ya da yazılı. Kimsenin mahrem yaÅŸamına girmeye hakkımız yok. Ben buna çok dikkat ettim.”

​

“ÇeÅŸitli kültürleri bünyesinde barındıran güneÅŸli, zengin, sanatsal birikimi olan Türkiye’miz, insanlarının yalın olması sebebiyle de fotoÄŸrafçılar için bir cennettir.” (5)

 

Tam zamanlı fotoÄŸrafçı olmak ve hayatını bütünüyle fotoÄŸrafa adamak en büyük ülküsüdür Yıldız Moran’ın. Bunu sekteye uÄŸratacak herhangi bir eylemin varlığı, Moran’ın fotoÄŸrafçılıktan vazgeçme nedeni olacaktır. Heyecanının gücü sözcüklerle ifade edilemeyecek ancak onun kompozisyonlarına dahil olacak bir büyüklüktedir. Özdemir Asaf’ın Yıldız Moran’ın hayatına girmesinden bir süre sonra, bu tercih doÄŸal olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. FotoÄŸrafı yaÅŸamından çıkarmasının nedeni, küçük heyecanların sanat olamayacağını bilen Moran’ın bu konuya duyduÄŸu saygıdır.

​

Kendisi Türkiye’nin akademik eÄŸitim almış ilk profesyonel kadın fotoÄŸraf sanatçısıdır ama kadın olmaktan önce bir dünya insanıdır. Onun, insanlara gösterdiÄŸi ilgi, çektiÄŸi fotoÄŸraflara yüklediÄŸi nitelikten daha fazlaydı. Sanatın kadını erkeÄŸi olmaz. Yıldız Moran kadın olmanın bazı sorunlarını yaÅŸarken, diÄŸer yandan da Anadolu insanıyla bir fotoÄŸrafçıdan daha fazla iki insan olarak iliÅŸki kurdu, dertlerine ortak oldu. FotoÄŸraf hep bundan sonra geldi.

​

“DüÅŸüneceksiniz, neyi nasıl yapacağınızı, çekeceÄŸinizi kafanızda tasarlayacaksınız. Öyle ki ilgili her teknik sorun, konunuzla aranızdan çıkacaktır. Çıkacak kadar hakim olacaksınız duruma. En yeni geliÅŸmeleri, en yeni olanakları arayacaksınız. Bir kere ben geldikten sonra da bugün de zannediyorum malzeme en büyük sorundur. Ä°stediÄŸiniz kağıdı bulamazsınız, istediÄŸiniz malzemeye ulaÅŸamazsınız. Türkiye’de çalışan herkes bir tür cambazdır. Olmadık kağıtta olmadık sonucu alacaksınız. Bu teknik açıdan öyle bir engel ki, içeriÄŸe yönelecek zaman kalmıyor.”

​

“Memnunum, ÅŸaşırtıcı bir ilgi gördüm ve hep o ilgiye layık olmaya çalıştım. Ne var ki, insanın kendi içinde savaşı var. FotoÄŸrafın kavramını bulmaktı sorun. Onu bulup geliÅŸtirmek... FotoÄŸraf sanatının bana göre ve benim seçtiÄŸim yöndeki sınırlarını zorlama ve buna göre yönlenmek gerekiyordu.” (6)

​

Anı kullanma biçiminin dışında, fotoÄŸrafı diÄŸer sanatlardan ayıran en önemli özelliklerden biri, bu sanatın fizik, kimya ve optik gibi teknik alanlara olan gereksinimidir. Ä°yi bir makine, objektif ve karanlık oda ekipmanı olmadan bu sanatın yapılması neredeyse olanaksızdır. Ama en önemlisi, malzemeyi hakkını vererek doÄŸru bir biçimde kullanacak fotoÄŸrafçının varlığıdır. Teknik sorunların aşılamaması sonucunda içeriÄŸin de bundan zarar göreceÄŸi kesindir.

​

Hiçbir hayat kolay deÄŸildir. Bazı düÅŸüncelerin aksine, kısa süreliÄŸine de olsa, fotoÄŸraf sanatının içinde olmak onu çok memnun etmiÅŸtir. GördüÄŸü ilgiyle ilgili hiçbir sorunu yoktur Moran’ın; mutludur. Ana sorunu, sanatını nasıl daha yukarılara taşıyacağıyla ilgiliydi. Akademik eÄŸitim almanın en önemli kazanımı, insanın ne kadar az ÅŸeyi bildiÄŸini ve daha öÄŸrenecek ne kadar çok ÅŸeyi olduÄŸunu bilmesidir. Bu da Yıldız Moran’ın fotoÄŸraf sanatına daha fazla zaman ayırmasını ve daha çok çalışmasını gerektiriyordu.

​

“Konu insandır benim için. Ben onunla iki insan olarak bağımı kurarım. FotoÄŸrafçı olmam hiçbir zaman ön planda deÄŸildir. Ä°kimiz selamlaşırız, konuÅŸur dertleÅŸiriz. Yakınlık kurulur. Ben bu arada açımı arar, yerimi bulur, çerçevemi saptarım. Karşımdaki insan kendiliÄŸi içindedir ya da kendiliÄŸi içinden gerilme ve kasılmalarla, pozlarla sıyrılmamıştır. Davaları ve yaÅŸantısının gereklerince güleç düÅŸünceli, kederlidir. Neyse odur kısacası. FotoÄŸrafımı çekerim. Ondan sonra, artık benim iÅŸim bitmiÅŸ, onunla bir alacağım vereceÄŸim kalmamışçasına hemen uzaklaÅŸmam oradan. BaÅŸladığım gibi, gene onunla konuÅŸur, vedalaşır öyle ayrılırım.” (7)

​

Yıldız Moran, Anadolu’nun o güzel insanlarının fotoÄŸraflarını çektikten sonra yanlarında kalmasaydı, onların hikayelerini dinleyip, dertlerini paylaÅŸmasaydı, o fotoÄŸraflar bu kadar içten, yalın ve güzel olmazdı. 1953 yılında, Cambridge’te 21 yaşında ilk sergisini açtığı günden, bu dünyadan ayrılıncaya kadar kendisiyle yapılan bütün röportajlarda gerçek bir hümanist olarak hep aynı ÅŸeyi söyledi ve yaptı Yıldız Moran. Ä°nsana, yaÅŸadıklarına ve hikayelerine hep saygı gösterdi. Onlarla kurulan sıcak güzel iliÅŸkileri ve o insanlarla yaÅŸadıklarını evrendeki en deÄŸerli anlar olarak kabul etti. Hatta fotoÄŸraflarındaki kusursuz anlardan daha fazla önemsedi. Bu yüzden Yıldız Moran, ölümsüz fotoÄŸraflarıyla aramızda hala yaÅŸamayı sürdürüyor.

 

​

Yıldız Moran’ın Zamanı

 

Hepimiz insanız.

​

Adına toplum dediÄŸimiz yapılanma içinde kendine ait tekil özellikleri olan bireyleriz. Dünya hepimiz için hissedebildiÄŸimiz kadar var. Korkularımız, çekincelerimiz, ideallerimiz, tutkularımız, arzularımız ve vicdanımız yaÅŸam alanımızı ve yaÅŸama biçimimizi de belirliyor. Bizler insan olarak, yaÅŸamın bize verdiÄŸi yükümlülükler kadar varız. Acaba tercihlerimiz, yeteneÄŸimiz doÄŸrultusunda yapabildiklerimizin bir özeti mi? Ä°ÅŸte bu baÄŸlamda Yıldız Moran’ın hayatına baktığımızda, onun yolunun fotoÄŸrafla kesiÅŸmesinde hangi faktörler, ne ölçüde geçerliydi. FotoÄŸraf onun seçimi miydi, yoksa evrensel akışın kaçınılmaz bir parçası olan yazgının ta kendisi miydi?

​

Yıldız Moran’ın fotoÄŸraf hayatı, aslında neti 8 yıl ve toplamı12 yıla karşılık gelen bir süreçtir. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın yaralarını henüz sarmakta olan dünyanın yeni bir on yıla giriÅŸ yaptığı 1950’li yıllarda Moran’ın yurtdışında fotoÄŸraf eÄŸitimi almak istemesi önemli bir ayrıntıdır. Elbette biz bu serüvenin ilham verici ve yeni kuÅŸakları motive edecek uzantılarının peÅŸindeyken, Büyük Britanya Adası’na yatay geçiÅŸ yapacak bir genç kızın heyecanını ve orada yaÅŸadıklarını asla bilemeyecektik.

​

Kendi alışkanlıklarından ve coÄŸrafyasından koparak yapılan bu gizemli yolculuÄŸun Yıldız Moran’ın hayatını ne ölçüde deÄŸiÅŸtirdiÄŸini, ruhunda ne gibi deÄŸiÅŸimler yaptığını ancak çektiÄŸi fotoÄŸraflara bakarak anlayabilecektik.

​

Yıldız Moran’ın eÄŸitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndüÄŸünde büyük bir coÅŸkuyla çektiÄŸi fotoÄŸraflar, birçok ipucunu bünyesinde barındırmaktadır. Anadolu fotoÄŸraflarına dönemin gerçeklerini göz önünde bulundurarak baktığımızda kendisinin fotoÄŸrafta ne yapmak istediÄŸini ve nasıl çözümlere gittiÄŸini daha iyi anlayacağız. Bu duygu, bir gurbet/sıla iliÅŸkisinin yarattığı otantiklikten çok, Batı görgüsünün DoÄŸu coÄŸrafyasında çözünmesi ile ilgilidir.

​

Moran’ın Ä°ngiltere macerasını, belki yurtdışında eÄŸitim almış olanlar daha iyi bilebilirler. Ä°nsanın farklı bir dilin ve kültürün içinde biçim alırken, birtakım kazanımlarının yanında hatırı sayılır kayıpları da olacaktır. Her dil kendi anlamını, söz dizimini ve ifade mantığını yanında getirirken, var olan otantik dil de buna karşı bir kuvvet olarak duracaktır. Yıldız Moran’ın Ä°ngilizceyi iyi derecede bilmesi, ona büyük bir avantaj saÄŸlamış, eÄŸitimini daha kolay yoldan kavramasına yardımcı olmuÅŸtur. Aslında, yurtdışına giderek belirli süre kalan sanatçıların en büyük ÅŸansları, daha önceden sahip olmadıkları üretim düÅŸünceleri ve bilgi birikimleriyle karşılaÅŸmalarıdır. Bu da bir sanatçı için en büyük avantajdır.

​

Bir çeÅŸit “ozmos” yoluyla gerçekleÅŸen bu eylem, etki altındaki kiÅŸinin zaman içindeki davranışlarının da belirleyicisi olacaktır. Barthes, “Ä°simlendirebildiÄŸim bir ÅŸey beni gerçek anlamıyla delemez.” der. (8) Yıldız Moran’ı yavaÅŸ ama güvenli bir biçimde bugüne taşıyan özellik de, o günün ÅŸartlarında bakma eylemini gerçekleÅŸtiren izleyicilerin göremediÄŸi ve günün fotoÄŸraf anlayışı doÄŸrultusunda dile getirmekte zorlandığımız, tanımlanamayan o ÅŸey olmuÅŸtur. Yıldız Moran fotoÄŸraflarında tam anlamıyla satha yayılmış olan “punctum” -yani fotoÄŸraftaki çarpıcı, delici, karşı tarafı etkileyen ÅŸey- tekil olarak var olan nesneler üzerinde görünmese de, fotoÄŸrafın bütünü üzerinde etkili olmaktadır.

​

O dönemlerde malzeme eksikliÄŸi, günümüze göre büyük bir sorun olarak ortaya çıkıyordu. Film ve kart bulmak, hele Moran’ın alıştığı malzemeleri saÄŸlayabilmesi, ülkenin o günkü ithalat rejiminde çok zordu. Türkiye’de fotoÄŸraf okulu yoktu ama Güzel Sanatlar Akademisi’nde (Bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) fotoÄŸraf dersleri veriliyordu. Resim geleneÄŸinden gelen hocalar ve yurtdışına devlet tarafından burslu olarak gönderilen öÄŸrenci ve sanatçılar, Avrupa’da fotoÄŸrafın ne kadar önemli olduÄŸunun farkındaydılar. Ressamlar ise fotoÄŸrafın hayatlarına kattığı katma deÄŸer aracılığıyla hem görüÅŸlerini artırıyorlar, hem de çizimlerinde fotoÄŸrafın bakış açısından yararlanıyorlardı.

​

Ama o günlerde iyi bir fotoÄŸraf makinesi edinmek herkes için öyle kolay deÄŸildi. FotoÄŸraf makinesi endüstrisinin geniÅŸ kitlelere ulaÅŸma yolunda atacağı daha çok adım vardı. Ama bir makineye sahip olan ÅŸanslı kiÅŸiler, iki ayrı görsel dünyanın sırlarını sanatlarında kullanıyorlardı. Belgelemeden sanata giden yolda, fotoÄŸraf ile resim sanatının birlikteliÄŸi çok önemliydi. Ama fotoÄŸrafın resimden farklı en önemli iÅŸlevi, fotoÄŸraf makinesinin her türlü mekanik ve optik yapısına raÄŸmen unutmaya karşı direnen bir belleÄŸe sahip olmasıydı. Günlük yaÅŸamın izleri, zaman geçtikçe çok kıymetleniyordu. FotoÄŸraf ile birlikte sanatın içine an kavramı da girmeye baÅŸlamıştı.

​

Böylesine zorlu ÅŸartlar yaÅŸayan fotoÄŸraf dalı, bir buluÅŸtan sanata doÄŸru emin adımlarla yol alırken, Yıldız Moran, Ä°ngiltere’de aldığı eÄŸitimle edindiÄŸi bilgi ve görgüyle bu dünyaya ileri seviyeden bir giriÅŸ yapmıştı. Moran, iÅŸte bu avantajı, kısa fotoÄŸraf yaÅŸamına baÅŸarılı bir biçimde aktarmış ve fotoÄŸraf tarihimizde unutulmaz iÅŸlere imza atmıştı. DeÄŸerini o günlerden bu günlere kadar korumayı baÅŸaran bu fotoÄŸraflar, günümüzün kült yapıtları olarak belleklerimize unutulmayacak bir biçimde kazınmıştı. Bunu, günümüz bakışıyla karşılayacak tek kelime ise “baÅŸarı”dan baÅŸka bir ÅŸey olamazdı.

​

Tüm sosyal, ekonomik, siyasi ve buna baÄŸlı tarihsel akış doÄŸrultusunda gövde kazanan Türkiye fotoÄŸraf sanatını incelediÄŸimizde, 1950’lerde sahne alan ve yine bir erken dönem fotoÄŸrafçısı olan Yıldız Moran’ın yapıtlarıyla yolumuz kaçınılmaz bir biçimde kesiÅŸir. FotoÄŸrafta ne yapmak istediÄŸini çok iyi bilen Moran, aldığı akademik eÄŸitimin de verdiÄŸi yeni bakış açısıyla hiçbir yere bakmadan kendi fotoÄŸrafını oluÅŸturdu. Özellikle onun Anadolu fotoÄŸraflarında gördüÄŸümüz bu nitelikli yaklaşım, onu bugünlere taşıyan en önemli etken olmuÅŸtur.

​

Yıldız Moran’ın ilkbaharda BoÄŸaz ya da karlar altında Sultanahmet fotoÄŸrafları manzara konusunda kendisinin ustalığını gösterirken, Anadolu yolculuklarında yakaladığı an fotoÄŸrafları da onlardan aÅŸağı kalmıyordu. Ayrıca Moran, genelde sonsuz fon önünde çektiÄŸi portre fotoÄŸraflarıyla büyük beÄŸeni kazanıyor, Türkiye’nin o günlerdeki tanınmış simalarını bir daha unutulmayacak pozlarıyla fotoÄŸraf tarihine armaÄŸan ediyordu.

​

Yıldız Moran’ın detay fotoÄŸrafları ve soyutlamaları da üzerine eÄŸilmemiz gereken önemli bir alandır. Moran, özelikle Anadolu’da çektiÄŸi fotoÄŸraflarda insanların yaÅŸamlarını anlattığı fotoÄŸrafların yanında farklı detayları da çekmiÅŸtir. Ä°ÅŸlevinden kopardığı nesneler, gölge fotoÄŸrafları, doÄŸanın ve insanların bıraktığı izler, onun fotoÄŸraflarında siyah beyazın soyut baÅŸyapıtlarına dönüÅŸmüÅŸlerdir. Kimsenin görmediÄŸini, Yıldız Moran çekmiÅŸ ve fotoÄŸrafın görünür dünyasına kazandırmıştır.

​

Ülkeler ve sanatları zaman içinde rüzgar tünellerinden geçerlerken, elbette farklı bir forma kavuÅŸacaklardır. Bazen popüler kültürün üretimleri, sanat tarihi içinde yapıt olamadan “kitsch” olur, bazen de yıllar sonra yeniden keÅŸfedilerek baÅŸyapıt mertebesine ulaşır. Bunun bir formülü yoktur. Bazı yapıtların içine sanatçısının gizlediÄŸi deÄŸer, her ÅŸeyi aÅŸarak tüm pırıltısıyla ortaya çıkar. Üzerinden 300 yıldan fazla zaman geçmesine ve ardından gelen yüzlerce besteci olmasına raÄŸmen Johann Sebastian Bach’ın eserlerinin insanlar tarafından hala dinlenmesi, konserlerde seslendirilmesi ve kayıtlarının yapılması bu konuda verebileceÄŸimiz en güçlü örneklerden biridir. Akıp giden zaman, ülkemiz fotoÄŸrafçılığının en önemli deÄŸerlerinden Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarını da olumlu yönde etkilenmiÅŸtir.

​

Yıldız Moran fotoÄŸraflarında nostalji perdesini aradan çıkardıktan sonra, kalan gizli estetiÄŸin hemen farkına varırız. Aslında bu biçimde nedeni ararken sonuca da ulaşırız. Bugün, Türkiye’nin fotoÄŸraf tarihine baktığımızda kraliçesi hiç kuÅŸkusuz Yıldız Moran’dır. Üstelik bu kraliçelik, uluslararası podyum  için de geçerlidir. Kısa süreli fotoÄŸraf hayatına raÄŸmen Moran, fotoÄŸrafa kattığı tartışmasız nitelik ve sanatsal estetikle, 21. yüzyılda yalnızca küratörleri ve fotoÄŸrafçıları deÄŸil, sanat izleyicilerinin de gönüllerini fethetmeyi sürdürmektedir.

​

Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarının deÄŸerlendirmesini yaparken, hem bu fotoÄŸrafların çekildiÄŸi 1950’lileri, hem de fotoÄŸrafların yeni bir bakış ile ele alındığı 1980’li yılları incelemek ve aradaki deÄŸiÅŸimlere bakmak daha saÄŸlıklı olacaktır. Bu dönem, bilgisayarın hayatımıza girdiÄŸi, internetin kullanılmaya baÅŸlandığı, yabancı sanat kitaplarının ithal edildiÄŸi ve bu kitapların Türkçe çevrilerinin yapıldığı ayrıcalıklı bir döneme karşılık gelir. Sanatta gerçek anlamda bir kopmanın yaÅŸandığı bu zaman diliminde, yapıtlar daha öncekinden farklı kriterler üzerinden deÄŸerlendiriliyordu.

​

Yeni gelen kuÅŸaklar da fotoÄŸraf serüvenlerini, güncel olanın önem kazandığı bu bakış üzerinden sürdürüyorlardı. Ama çıkışlarını o günlerde yapan bu fotoÄŸrafçıların birçoÄŸu da kendi özgün yollarını bulmaya ve var olanları stilleri geliÅŸtirmeye baÅŸlamışlardı. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında ülke ÅŸartlarını dünyanın tek gerçekliÄŸi olarak görmemek, Türk sanatçısı ve sanatseverini farklı bir varoluÅŸ doÄŸrultusunda tavır almaya zorlamıştır. Tüm bunların sonucunda, bireyin duruÅŸunda da farklılıklar oluÅŸmuÅŸtur. Bu içe kapanma sürecinden, her olumsuzluÄŸa raÄŸmen kültür ve sanat dünyası avantajlı çıkmıştı.

​

Fotografik alt yapısını 1950’lerin ilk yarısında tamamlamış olan Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarını doÄŸru okuyabilmek için, 1980’lerde yaygınlaÅŸan fotoÄŸraf sanatı kuramlarından sıklıkla yardım görmekteyiz. Susan Sontag, John Berger ve Roland Barthes gibi fotoÄŸraf üzerine düÅŸünüp yazan sanat kuramcıların fotoÄŸraf okumasına getirdiÄŸi yeni bakış açıları vardır. Genel anlamda 2000’li yıllar Yıldız Moran’ı ve fotoÄŸraflarını anlamak için gereken altyapının oluÅŸtuÄŸu önemli bir dönem olmuÅŸtur.

​

Yıldız Moran fotoÄŸraflarını deÄŸerli kılan, yapıtların üretiminden uzun süreler geçtikten sonra, farklı nedenlerle günışığına çıkaran sergi düzenleyicilerin ve küratörlerin karşılaÅŸtıkları olaÄŸanüstü etki ve gerçeklik duygusunun farklı boyuttaki estetiÄŸidir. Sanat, tarih içinde yol alırken sadece yapıtlar deÄŸil, izleyicinin bakışı da deÄŸiÅŸmiÅŸtir. 2008 yılı, Yıldız Moran için adeta bir milattır. Ailesinin (OÄŸlu Olgun Arun ve eÅŸi Nazlı Arun) sabırlı çalışmalarıyla arÅŸivde yer alan fotoÄŸraflar gün ışığına çıkartılmıştır.

​

1995’te aramızdan ayrılan Yıldız Moran’ın, yaÅŸarken açtığı son sergisi üzerinden 18 yıl geçtikten sonra, 1998 yılında Adam Sanatevi’nde “Retrospektif-Vintage” sergisi açılmıştır. 2011 yılında “Ä°simsiz” baÅŸlıklı 12. Ä°stanbul Bienali’nde Moran’ın fotoÄŸrafları tüm dünyadan sanatseverlerle buluÅŸmuÅŸ ve büyük ilgi görmüÅŸtü. 2013 yılında ise, Yıldız Moran’ın bugüne kadarki en geniÅŸ seçkisi “Zamansız FotoÄŸraflar” sergisi, Pera Müzesi’nin salonlarında ilk kez bir Türk sanatçı için yapılan kiÅŸisel bir retrospektif olmuÅŸtu. Özellikle bu sergiden sonra Yıldız Moran’ın fotoÄŸrafları, bütün fotoÄŸraf otoritelerinden tartışmasız kabul görmüÅŸtür. Onun fotoÄŸraflarına taşıdığı, bir kavrayıştan daha çok bir dil olarak kabul edebileceÄŸimiz özen ve çok seslilik kendisinden sonra gelen fotoÄŸrafçılara örnek olmayı sürdürmektedir.

 

​

Bir FotoÄŸrafçı Olarak Yıldız Moran

​

YaÅŸama sevinci, evrene ve onun tüm oluÅŸumlarına gösterilen saygı, yoÄŸun çalışma ve üretime olan tutkuyla birleÅŸtiÄŸinde, sanatın ortaya çıkması için tüm koÅŸullar saÄŸlanmış olur. Ama Yıldız Moran’ın fotoÄŸraflarında var olan estetiÄŸi açıklamak için bundan daha fazla özelliÄŸe bakmamız gerekir. Yıldız Moran fotoÄŸrafına getirdiÄŸi yeniliklerle, sadece fotoÄŸrafçıların deÄŸil, fotoÄŸraf izleyicisinin algı düzleminde de farklı katmanlara dokunmuÅŸtur.

 

Yıldız Moran:

> Siyah beyaz geleneÄŸin sadık bir izleyicisidir. Mükemmele yakın saptadığı fotoÄŸraflarıyla dünyanın siyah beyaz ve grilerden oluÅŸtuÄŸuna ve renk diye bir kavramın yeryüzünde olmadığına neredeyse hepimizi inandırmıştır.

​

> O yıllarda kimsede olmayan fotoÄŸraf bilgisine sahiptir. Sanat tarihini, sanat kuramlarını, fotoÄŸraf tarihini ve tekniÄŸini iyi bilir. Ama çekeceÄŸi fotoÄŸrafların karşısında mütevazı bir biçimde kendini konumlandırır. Konuya dayalı anların, tribüne oynayan fotoÄŸrafların devrini erken tamamlayıp yok olacağını o günlerden tahmin etmiÅŸtir.

​

> Ä°ngiliz fotoÄŸraf geleneÄŸini, hem manzara hem de portre konusunda kendine örnek almıştır. Portrelerinde kiÅŸinin özelliklerini ortaya çıkaran sert ışığın kullanıldığı stüdyo yaklaşımını, manzaralarında ise ortak bir uzayın içinde anlamlı boÅŸlukların olduÄŸu sakin kompozisyonları yeÄŸlemiÅŸtir.

​

> Rolleiflex 6x6cm makine, bir 35mm makine gibi göz hizasından doÄŸrultulamadığı, göÄŸüs hizasından kullanıldığı için, çektiÄŸi objeler normal bakışa göre biraz alt açıdandır. Bu da çekilen fotoÄŸrafları yücelterek görüntüyü daha güçlü kılar. Ona bakan kiÅŸi, aslında tahmin ettiÄŸinden en az 30-40 santimetre daha aÅŸağıdan tarihe geçmek üzeredir. FotoÄŸrafçının yüzü, fotoÄŸraf makinesinin objektifi ve fotoÄŸrafını çektiÄŸi kiÅŸi arasında oluÅŸan bu üçgen, sihirli fotoÄŸrafların da formülünü içinde taşır. Bir de çift objektifli bu makinelerin, aynalı olmadığı için sağı solda, solu da saÄŸda, yani yönleri deÄŸiÅŸtirerek gösterdiÄŸini unutmamak gerekiyor.

​

> Rol çalan, seyirciyi avucunun içine alan, yakasına yapışan fotoÄŸraflara raÄŸbet etmez. Sessizce çeker fotoÄŸraflarını. Sıradanmış gibi görünen, olaÄŸanüstü karelerdir objektifini doÄŸrulttuÄŸu anlar. Soyut anlar, kimsenin ilgisini çekmeyecek detaylar onun fotoÄŸrafının baÅŸköÅŸesinde ağırlanır. FotoÄŸraflarının genel özelliÄŸi hiçbir yerden rol çalmıyor oluÅŸlarıdır. Sanatında biricik olduÄŸu için, ne müridi olmuÅŸtur, ne de mürÅŸidi; kalıplara girmeden, kendine özgüdür çektiÄŸi tüm fotoÄŸraflar.

​

> Üçayağı asla hayatına sokmamıştır Moran. Evrenin hissettiÄŸi her salınımına bir yanıt vermek için, makinesi elinde, nesneler üzerinden anlara koÅŸmak için tetikte bekler. Üzerine gitmedikçe, hiçbir ÅŸeyin gelmeyeceÄŸini bilir. Stüdyoda bile üçayağı kullanmaz. Işıkla anları aynı noktada kesiÅŸtirir ve fotoÄŸrafını çeker. Bir santimetre farkla kaçabilir fotoÄŸraf, bir saniye farkla yakalanabilir. Bunu iyi bilir.

​

> Batı terbiyesi ile doÄŸunun geleneÄŸini kendi duyarlılığı üzerinden birleÅŸtirir. Profesyonel bir duruÅŸtansa sezgileriyle hareket etmeyi seçer. Gelmekte olan fotoÄŸrafı hisseder. Gez-göz-arpacık aynı çizgideyse, tarihe mal olacak bir fotoÄŸrafın çıkması için bütün koÅŸullar hazır demektir.

​

> FotoÄŸrafın ortak ve evrensel dile sahip bir sanat olduÄŸunun başından beri farkındadır. Bir ülkede çekilen bir fotoÄŸrafın tıpkı bir müzik eseri gibi, baÅŸka bir gamda ya da makamda da olsa, bakanın yüreÄŸinde aynı etkiyi yapacağını, görsel haliyle belleklerde kalacağını iyi bilir. O yüzden hangi coÄŸrafyada fotoÄŸraf çekerse çeksin, gizli ve özveriyle bakan herkes tarafından hissedileceÄŸinden emin olarak yapıtlarını üretir.

​

> Batı eÄŸitimi almıştır ama asla oryantalist olmamıştır. Aslında en çok modernizmin, yani yaÅŸadığı döneme ait ortamın özüne yakışan yapıtlar üretmiÅŸtir. Avrupa gezisinde bir çeÅŸit Magnum belgeselciliÄŸi sergilerken, Anadolu fotoÄŸraflarında da epik bir tadı, lirik bir biçimde fotoÄŸraflarına katmıştır. Onun fotoÄŸraflarının kendine özgü olmasının en önemli nedeni budur.

​

> FotoÄŸraflarında asalet vardır. Objeleriyle arasına koyduÄŸu saygılı mesafe, bitmiÅŸ fotoÄŸrafa bakan izleyiciyi de etkileyecektir. Bir fotoÄŸrafçının, bir konunun ne kadar yakınında olması gerektiÄŸinin farkındadır. Geneli görmek ister, biraz dışında kalır çektiÄŸi fotoÄŸrafın. Gerekirse baskı aÅŸamasında o fotoÄŸrafa yatay ya da dikey kadrajlar yaparak görsel orantılarını deÄŸiÅŸtirir.

​

> FotoÄŸrafına kattığı maya, insanlık tarihinden bu yana hiç ölmemiÅŸtir. Onunla çaprazlanan her gen, saÄŸlam bir lezzete karşılık gelecektir. Teknik formül, estetiÄŸin içinde saklıdır. Onun fotoÄŸraflarındaki doÄŸru tadı almak için iyi bir sanat izleyicisi olmak gerekir. Ä°yi ÅŸeyleri sözcüklerle ifade etmek, bu konuda ne kadar mahir olsanız da neredeyse imkansızdır. Burada sözü fotoÄŸraflara bırakmak gerekir.

​

> Işık ve kompozisyon, onun fotoÄŸraflarında insanları yeniden ve bir fotoÄŸrafa dönüÅŸtürmek için vardır. Felsefi anlamda bir insan, ister bir sanatçı olsun, ister ekinleri biçen bir köylü, paydaları eÅŸitlendiÄŸinde insan olarak aynı kıymettedir. Işığın önüne geçmez, ışıkla objenin arasına girmez; çocuklar, hayvanlar, çalışan insanlar, herkesin bir fotoÄŸrafta kapladığı alan ve film yüzeyinde yakacağı gümüÅŸ aynıdır.

​

> Böylesine somut görüntülerin, böyle soyut tatlar taşıması, sadece ÅŸiirsellik deÄŸil, tüm evrensel deÄŸerler üzerinden bir güzellemedir. FotoÄŸrafları sorgulamaz, tasvir etmez, tahlil yapmaz, yargılamaz. Bizi dille betimlenemeyecek bir ortamın içine sessizce bırakıverir. Sadece bir insan olduÄŸumuzu hatırlatır.

​

> Gönül gözüyle bakılmadığında asla görülmeyecek olanı katmıştır fotoÄŸraflarının içine. Bu yüzden, çektiÄŸi fotoÄŸraflara içtenlikle bakacak nitelikli izleyiciye ve bu izleyicilerin özenli bakışlarına gereksinimi vardır. Kültürle kutsanmış, üretime saygılı, önyargısız bir bakış; insana baktığını gördüren, evrenin tüm sırları da burada gizli deÄŸil midir zaten?

​

> FotoÄŸraflarının zamansız olduÄŸu bir yorum deÄŸil, gerçekliktir. Hem çekildiÄŸi, hem de okumasının yapıldığı dönemlerde, yılları, coÄŸrafyaları saf dışı bırakan özelliÄŸe sahip olan bu fotoÄŸraflar, zamanın soyut denizlerinde devinimlerini sonsuza sürdürürler. CoÄŸrafyalar deÄŸiÅŸmiÅŸ, insanlar ölmüÅŸ, bir sürü olay yaÅŸanmış ama anlar kalmıştır. Onun fotoÄŸraflarında zamanla ilgili söyleyeceÄŸimiz tek ÅŸey, bu fotoÄŸrafların altına düÅŸülmüÅŸ olan tarihlerdir.

​

> Kültürlü bir ailenin kızı, akademik eÄŸitim almış bir kadın, elindeki makinesiyle dünyayı kavramaya yeminli bir fotoÄŸrafçı, evrensel bir dili en ince ayrıntısıyla kendi sözcükleri üzerinden anlatmayı kendisine görev edinmiÅŸ bir sanatçıdır. Kadın duyarlılığı, özellikle kadınların fotoÄŸraflarını çekerken onun için belirleyici olmuÅŸtur. Yıldız Moran, önce insan, sonra fotoÄŸrafçıdır ve kendine özgü bakış açısını, duygu ile sanat güzergahı arasında, çektiÄŸi tüm fotoÄŸraflara ustalıkla yerleÅŸtirmiÅŸtir. Ä°nandığı tüm deÄŸerler ve evreni algılayış biçimi, onu fotoÄŸrafın kraliçesi yapmıştır.

 

​

Başlamak ve Bırakmak

 

Ä°KÄ°LEM

​

Sevgi ise, seviÅŸeceÄŸiz seninle..

Kavga ise, dövüÅŸeceÄŸiz seninle..

Ölümü de paylaÅŸtığımız yaÅŸamda

OrtaklaÅŸa bölüÅŸeceÄŸiz seninle.

​

Özdemir Asaf

 

BaÅŸlamak bir seçimdir. Tıpkı bırakmak gibi... Ä°nsan hisseder, düÅŸünür ve karar verir. VaroluÅŸundaki bu özellik, onu bu dünyada bir ÅŸeyler yapmak için geldiÄŸine ikna eder. EylemsizliÄŸin de bir seçim olması gibi, insanın kendini sürekli bir ÅŸey yapmaya itmesi de seçimlerinin arasında sayılır.

​

Bireyin psikolojisi, ailesinin donanımı, yakın çevre, dost ve arkadaÅŸların üzerindeki etkileri, ileride gün yüzüne çıkmayı bekleyen genetik özellikleriyle birleÅŸtiÄŸinde o kiÅŸi sosyal yapının bir parçası olarak benimsenecek, ondan sonra o adla anılacak, o ÅŸekilde tanınacaktır. Bireysel yeteneÄŸi ise, onu toplumdaki diÄŸer kiÅŸilerden ayıran biricik özelliÄŸi olacaktır.

​

Ä°nsan hayat ile ilgili seçimlerini yaparken bir yandan da birileri tarafından seçilmektedir. Evren ile karşılıklı temasımız bizi biçimlendirir; ÅŸu an bulunduÄŸumuz yer yaptığımız seçimin sonucudur. YaÅŸamın koridorlarından geçerken önemli seçimler yaparız; ya gideriz ya da kalırız. Ä°nsanın yaÅŸamında birçok fırsat vardır ama kiÅŸi bazen kendisi, bazen de çevresinin etkisiyle kararını verir. Karar, evrene tutulmak için verilen sözdür; elbette tüm sonuçlarına katlanmak koÅŸuluyla.

​

Yıldız Moran, Cumhuriyet Dönemi Türkiye fotoÄŸraf sanatında, yapıtlarıyla hepimizi etkileyen görkemli bir daÄŸ gibidir. YüceliÄŸini anlamak, deÄŸerini kavramak için onun hayatına ve yapıtlarına uzun uzun ve dikkatlice bakmak gerekir. Moran’ın fotoÄŸraflarında yansıttığı atmosfer, adeta sihirli bir daÄŸ masalından kopup gelmiÅŸtir. Ülkemiz fotoÄŸraf sanatı, Yıldız Moran’a, özünde insan sevgisinin yattığı bambaÅŸka bir dili öÄŸrettiÄŸi için teÅŸekkür borçludur.

​

Moran, erkek egemenliÄŸinde olan ülkemizin fotoÄŸraf sahnesine bir kadın olarak çıkmıştır. Bir kısmını bildiÄŸimiz, bir kısmı sadece kendisinde saklı olan birçok sorun yaÅŸamıştır. Ama fotoÄŸraf tutkusu, çalışkanlığı ve kararlılığıyla tüm sorunların üstesinden gelmiÅŸtir. O günlerden farkına vardığı duyarlılığını sanatı aracılığıyla, ileride büyük bir hayranlıkla anılacak fotoÄŸraflara ustalıkla aktarmayı bilmiÅŸtir. FotoÄŸraflarına kattığı deÄŸer, günümüz sanatının ideal yapıtlarıyla aynı çizgide kesiÅŸmektedir.

​

EÄŸer fotoÄŸraf bir dil ise, Yıldız Moran onu, bu dile yakışacak en güzel aksanla konuÅŸur. Onu dinlemeye doyamazsınız. Ve bize vade olarak 12 dünya yılını verir. Sanki içinde 40.000 kitap olan eski bir konağı terk eder gibi, sessizce hayatımızdan çıkıp gider. Onu tıpkı bir fotoÄŸrafın soluk anısı gibi kalbimizin derinliklerinde saklar; ellerinden ve yanaklarından öpüp, geldiÄŸi denizlere yeniden bırakırız.

​

Yıllar geçmiÅŸ, mevsimler deÄŸiÅŸmiÅŸ, dönemler kapanmış, dünya yeni bir bin yıla girmiÅŸ ve dağın tepesindeki karların erimesiyle, Yıldız Moran’ın fotoÄŸraf sanatında ne yapmak istediÄŸi ve fotoÄŸrafımıza saÄŸladığı katkılar tüm ayrıntısıyla iyice ortaya çıkmıştır. Yıldız Moran yaÅŸamının en güzel dönemini fotoÄŸrafa ayırarak, bizlere yepyeni bir dünyanın ipuçlarını sunmuÅŸtur.

​

İyi ki vardınız Yıldız Moran, iyi ki varsınız.

 

Merih AkoÄŸul

Eylül 2017

 

 

  1. Yüksel Söylemez, Sanat Âleminde, Kapanmayacak Bir Sergi, Son Saat , 6 Mart 1955

  2. Yüksel Söylemez, Sanat Âleminde, Kapanmayacak Bir Sergi, Son Saat , 6 Mart 1955

  3. Yüksel Söylemez, Sanat Âleminde, Kapanmayacak Bir Sergi, Son Saat , 6 Mart 1955

  4. Selma Yazoğlu, Yıldız Moran Neler Yapmak istiyor?, Yirminci Asır, 23 Mayıs 1957

  5. Bir KonuÄŸumuz Var: Türkiye’nin Ä°lk Kadın FotoÄŸrafçısı Yıldız Moran, Ses Dergisi, s.25, 15 Haziran 1983

  6. Erken Cumhuriyet Dönemi Türk FotoÄŸrafı 1923–1960, Seyit Ali Ak, Remzi Kitabevi, Nisan 2001

  7. “Yıldız Moran ve FotoÄŸraf Sanatı”, Özdemir Asaf, Cumhuriyet, 28 Kasım 1970

  8. Camera Lucida, Roland Barthes, Çev. Reha Akçakaya, AltıkırkbeÅŸ Yayın, s. 22

© 2015 - 2025 Yıldız V. Moran Archive

bottom of page